Duygu Çapalaması

Duygu çapalaması, zihinsel bir bahçe işidir. Carl Rogers’ın “İnsan, olduğu gibi kabul edildiğinde değişir” fikri, bu sürecin temel taşıdır. Nietzsche’nin “Kendini yarat!” çağrısı ve Sartre’ın özgürlük vurgusu şunu söyler: Duygularımızla yüzleştiğimizde zincirlerimizden kurtuluruz.
Duygu Çapalaması - Toprağı Temizler Gibi Zihni Arındırmak
Toprağın Nefesi, Zihnin Özgürlüğü
Toprağı çapaladığımızda ne olur? Ayrık otlar temizlenir, toprak nefes alır, tohumlar kök salmak için bereketli bir zemin bulur. Peki ya zihnimiz? Duygu çapalaması, bu metaforun insan ruhuna yansımasıdır. Psikologlar ve filozoflar asırlardır şu soruyu sorar: İnsan, duygularının esiri midir, yoksa onları dönüştürebilecek gücü içinde mi taşır? Carl Jung’un “Bilinçdışını bilinçli kılmadıkça, kaderin sanırsın” sözü, bu sürecin özünü yansıtır. Negatif duygular -yalnızlık, utanç, öfke- zihnimizin ayrık otlarıdır; temizlenmedikçe büyür, benliğimizi boğar. Duygu çapalaması, bu otları fark etmekle başlar; utanmadan, yargılamadan yüzeye çıkarır ve gerçekte kim olduğumuzu anlamamıza kapı aralar.
Duygu Çapalaması Nedir?
Duygu çapalaması, zihinsel toprağımızı kazıyarak bastırılmış ya da fark edilmemiş hisleri gün yüzüne çıkarmaktır. Filozof Friedrich Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt’te “Kendin ol!” der; ama kendimiz olabilmek için önce bu ayrık otlardan kurtulmalıyız. Depresyonu tetikleyen, özgüveni yaralayan duygular, bu süreçle arınır ve öz benlik nefes alır. Toprağı incitmeden yapılan bir bahçe işidir bu.
Duygu Çapalamasının Gerekliliği: Davranışları Değiştiren Duygulardır
“Duygu Çapalamasının gerekliliği: Davranışları değiştiren en büyük etki duygularımız (İnanmak ve sevmek).” Bir kişinin davranışlarını ne değiştirir sorusuna “Bilgi” ne yazık ki diyemiyoruz. Psikolog Viktor Frankl, İnsanın Anlam Arayışı’nda “İnsan, anlam bulduğu sürece yaşar” der. Bu anlam, duygularla şekillenir. “Bir kişinin davranışlarını değiştiren olgu kişinin duyguları yani o (şeyi) içselleştirmesi yani inanması. İnanmak ve sevmek, davranışlarımızın en güçlü itici gücüdür. Kişiler, tarikatlar, ideolojiler, hatta reklamlar bunu yapmaz mı? Duygularımıza hitap ederek bizi bazen iyiye bazen yanlışa dönüştürürler. Peki, ya bu duygular bizi yanlış yollara sürüklüyorsa? Duygu çapalaması, bilgiye ihtiyaç duymadan, yalnızca kendi yaşadıklarımızla yüzleşerek duygularımızı yeniden şekillendirir” Ama nasıl? “Bunu yaparken de (Utanma duygusunu oluşturmadan yapmak gerek.)” İşte duygu çapalaması, nazik bir yüzleşme sunar.
Duygular Çapalanır mı?
“Yaşadıklarımız, şahit olduklarımız, hayal kırıklıklarımız, beklentilerimiz iç dünyamızda tamamen iç içe girmiştir. Davranışlarımız tamamen bu yapılarla örülüdür.” Sigmund Freud, çocukluk deneyimlerinin bilinçdışındaki etkisini vurgularken haklıydı: “Çocuklukta yaşadıklarımız, ebeveynlerle ilişkilerimiz, ebeveynlerimizin madde, olay, kişi, kültür, din, ikili ilişkiye bakış açıları bizim onlarla iletişimimizle paralellik gösterir.” Güven, sevgi, saygı aradığımız ama bulamadığımız yerler, yetişkinlikte bağ kurma biçimimize gölge düşürür. Jean-Paul Sartre, Varlık ve Hiçlik’te “İnsan, özgürlüğüne mahkûmdur” der; ama bu özgürlük, çocukluk zincirleriyle sınırlı değil midir? “Bizim ebeveynlerle kurmak istediğimiz ama kuramadığımız veya kurduğumuz ilişki, (Güven-Sevgi-Saygı) kişi, olay ve maddelere olan bağımızı etkiler. Tüm bu davranışlarımızın kökünde, çocukluğumuzdaki bastırılmış, ötelenmiş duygularımızın gücü çok büyük.”
Duygu Çapalaması Nasıl İşler? Üç Boyutlu Bir Yolculuk
“Duygu çapalanması 3 boyutta terapiye entegre edilir.” Danışanlarıma soruyorum: “Hissetmek ve anlamak olgusunu danışana tekrar soruyorum ve yaşamındaki hangi olay hissedilerek çözüme ulaştırmış veya bastırılmış, hangi olay anlayarak (mantık) çözüme ulaştırmış veya bastırılmış.” Bu, başlangıç. İşte üç boyut ve vaka örnekleri:
1. Duyguların Farkına Varma ve Yaşamına Etkisi
“Yaşadığı olgunun ayrıntılarının tekrar analizi.” Danışan, duyguların kökenini bulur.
Örnek: 30 yaşındaki Ayşe, iş yerinde eleştirildiğinde utanıp susuyordu. Terapide, çocukken annesinin “Hata yaparsan değersizsin” dediği anılar çıktı. Utanç, özgüvenini gölgeliyordu. Fark etmek, toprağı kazmaktı.
2. Duyguların Ayrışması
“Duyguların ayrışması. Kendi çocuksu duyguları, toplumsal etik duygular, ailenin kendisine yüklediği duygular, (Yalnızlık, agresyon, utanma, yeniden kendini gösterebilme).” Hangisi sana ait, hangisi başkalarının yükü?
Örnek: 25 yaşındaki Mert, yalnızlık hissettiğinde agresifleşiyordu. Babasının “Erkekler zayıf olmaz” telkiniyle büyüdüğünü fark etti. Öfke, Mert’in değil, babasının yankısıydı. Ayrık otları ayıklandı.
3. Kendi Duygusunu İçselleştirme
“Kendi duygusunu içselleştirme. Geçmişiyle barışmak, Kendini onaylamak, kendini algılamak, Şimdiki benliği çocuk veya ergen geçmişinden özgürleştirmek.”
Örnek: 40 yaşındaki Elif, annesinin alkol bağımlılığı yüzünden terk edilmişlik hissetmişti. “Ben değersiz değilim, o annemin seçimiydi” diyerek barıştı. Toprak nefes aldı.
Sonuç: Özgürleşen Bir Benlik
Duygu çapalaması, zihinsel bir bahçe işidir. Carl Rogers’ın “İnsan, olduğu gibi kabul edildiğinde değişir” fikri, bu sürecin temel taşıdır. Nietzsche’nin “Kendini yarat!” çağrısı ve Sartre’ın özgürlük vurgusu şunu söyler: Duygularımızla yüzleştiğimizde zincirlerimizden kurtuluruz. Ayşe utancını, Mert öfkesini, Elif terk edilmişliğini temizlediğinde, öz benlikleri filizlendi. Peki, sen duygularını ne kadar çapaladın? Toprağın nefes alıyor mu?
Soner Koşan

















