Kaygı bozukluğu nedir?
Kaygı bozukluğu, bireyin hissettiği kaygı, endişe, korku ve gerilimin aşırı olması hali ile bireyin günlük yaşamını olumsuz etkileyen bir ruhsal sağlık durumudur.
Kaygı bozukluğu, bireyin korkuyu, endişeyi, gerilimi kısaca kendisini kötü hissetmesine neden olan her hissiyatı aşırı derinden hissetmesine neden olan psikolojik bir durumdur.
Günlük yaşantımızda karşılaştığımız stres içeren durumların üstünden gelmemiz bazen zor olabilirken, kaygı bozukluğu yaşayan bir insan için bu durum daha da içinden çıkılamaz bir hal almış olabiliyor. Kaygı bozukluğu çeşitli alt türlere ayrılarak, her bireyde farklı şekillerde gözlemlenebilir. Bu yazıda kaygı bozukluğunun ne olduğunu, belirtilerini, nedenlerini ve tedavi yöntemlerini inceleyeceğiz.
Kaygı Bozukluğu Nedir?
Kaygı bozukluğu, bireyin hissettiği kaygı, endişe, korku ve gerilimin aşırı olması hali ile bireyin günlük yaşamını olumsuz etkileyen bir ruhsal sağlık durumudur. Kaygı, tehlike ya da stresli bir durum karşısında tepki verilmesi normaldir fakat kaygı bozukluğu yaşayan kişiler için bu tepkiler, duygular aşırıya kaçabilir ve bu durumda kişinin toplum içerisinde, sosyal ilişkilerde, iş ve okul gibi alanlarda zorlanmasına sebep olabilir.
Kaygı Bozukluğunun Türleri
Kaygı bozukluğu, farklı alt türlere ayrılabilir. Bunlar arasında en yaygın olanlar:
Panik Bozukluk: Beklenmedik anlarda gerçekleşen atak durumudur. Kişinin herhangi bir olay, durum karşısında verdiği anlık tepki ile beraber kalp çarpıntısı, kötü bir şey olacak hissiyatı, titreme, terleme gibi fiziksel semptomlarla kendini gösterir.
Sosyal Kaygı Bozukluğu: Kişinin dahil olduğu ortam içerisinde insanlarla iletişim kurarken aşırı korku duyması, gerilmesi, endişelenmesi, utanması ve bunlarla birlikte meydana gelen nabzın hızlı atması, mide bulantısı, baş dönmesi gibi reaksiyonlar görülmektedir.
Genelleştirilmiş Kaygı Bozukluğu (GKB): Ortada herhangi bir problem yokken kişinin sürekli endişe duyarak, kötü şeylerin başına geleceğini düşünerek kendisini sürekli stres halinde tutma, gerçekleşen ya da gerçekleşmeyen her olayın en kötü yanını düşünerek huzursuz ve kaygı halinde bulunma durumudur.
Yaygın Kaygı Bozukluğu (GKB): Kişinin devamlı olarak yaşanılan küçük olaylar karşısında stres, gerginlik ve endişe duyarak yaklaşması, kişinin günlük yaşantısını ve bütünüyle hayatını zorlaştırabilir.
Fobiler: Kişinin belirli bir nesne, herhangi bir durum, yer ya da olay karşısında aşırı endişe, stres, korku ve bulunduğu yerden, ortamdan kaçma, uzaklaşma davranışları gösterme durumu ile belirgindir.
Kaygı Bozukluğunun Belirtileri
Kaygı bozukluğunun belirtileri kişiden kişiye değişiklik göstermektedir ancak en yaygın belirtiler şunlardır:
Dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon zorlukları: Kaygı, bireylerin herhangi bir şeye karşı odaklanmasını, gün içerisinde yapmak istedikleri aktiviteleri veya zorunda oldukları rutinleri bile sekteye uğratarak zor bir hale getirebilir.
Sürekli endişe ve korku duygusu: Kişinin yaşadığı olay ya da içinde bulunduğu durum her ne kadar küçük olsa da kaygı duygusu, endişesi, kötü senaryolar kurma düşüncesi sürekli arka planda aktif halde var olmaya devam etmektedir.
Fiziksel belirtiler: Fiziksel belirtilerin başında kalp çarpıntısı gelmekle birlikte baş dönmesi, mide bulantısı, terleme, titreme gibi semptomlar da gözlemlenmektedir.
Uyku problemleri: Kaygı, kişinin uykuya dalmasını zorlaştırmakla birlikte uykudan sürekli uyandırarak uyku kalitesini de düşürmektedir.
Aşırı güvenlik arayışı: Kaygı bozukluğu yaşayan kişiler için güven çok önemlidir. Yaşadıkları stres, endişe, korku durumu duydukları güvene bağlı olarak artmakta ya da azalmaktadır. Bu nedenle garanticilik bu kişiler için çok önde gelir. Kişiler kendilerini güvende hissetmek için yaşadıkları her durumda kendilerini garantiye alma isteği ile sürekli güvenceler arayabilirler.
Kaygı Bozukluğunun Nedenleri
Kaygı bozukluğunun tam olarak ortaya çıkış nedeni belirlenememiş olsa da bunda etkili olan çevresel faktörler, genetik, stres, beyinde meydana gelen değişiklikler gibi durumlar kaygı bozukluğuna neden olan durumlardır.
Aşağıdaki faktörler kaygı bozukluğunun gelişimine katkı sağlayabilir:
Çevresel faktörler: Kişinin yaşamında, günlük yaşantısında meydana gelen gerilim yaratan, strese sokan olaylar, travmalar kaygı bozukluğuna yol açmaktadır.
· Stresli Yaşam Olayları: Boşanma, iş kaybı, sevilen birini kaybetme gibi büyük stres yaratan olaylar kaygı bozukluğunu tetiklemektedir.
· Travmatik Deneyimler: Kişinin çocuklukta yaşamış olduğu fiziksel, duygusal ya da cinsel travmalar, kişinin kaygı bozukluğu yaşamasına yol açabilir.
· Aile İlişkileri: Kişinin aile üyeleri ile sorunlu ilişkileri, aile içerisindeki kopukluk, zorlayıcı aile dinamikleri kaygı bozukluğunun gelişimine katkıda bulunabilir.
Genetik faktörler: Kaygı bozukluğu aile içerisinde bulunan üyelerde daha önce görülmüş ise, aile içinde bulunan diğer üyelerinde kaygı bozukluğu yaşama ihtimali yüksektir.
Beyin kimyası: Beyinde bulunan birtakım kimyasallarda meydana gelen dengesizlikler, kaygı bozukluğunun oluşmasında büyük rol oynayabilir.
Kişilik özellikleri: Kaygı bozukluğu, güvence arayan, garantici, mükemmeliyetçi, temkinli ve aşırı duyarlı kişilerde daha sık görülmektedir.
Hormonal Değişiklikler: Kişinin özellikle ergenlik, hamilelik, menopoz gibi dönemlerdeki hormonal değişiklikler kişinin kaygı durumunun artmasına yol açabilir.
Kaygı Bozukluğunun Tedavi Yöntemleri
Kaygı bozukluğunun tedavi edilmesi mümkündür. Uygulanacak olan tedavi kaygı bozukluğu yaşayan her bir birey için karşılaştıkları belirtilere ve bozukluğun türüne bağlı olarak farklılık göstermektedir.
Kaygı bozukluğunun tedavisinde başlıca kullanılan yöntemler ise şunlardır:
Psikoterapi: Kaygı bozukluğunun tedavisinde en yaygın yöntemlerden biri olan bilişsel-davranışçı terapi (BDT), bireylerin sahip oldukları olumsuz düşüncelerini fark etmelerini, bu olumsuz, negatif düşüncelerle başa çıkmanın yollarını öğrenmelerini sağlamaktadır.
İlaç tedavisi: Kaygı bozukluğunun meydana getirdiği belirtileri antidepresanlar ve anksiyolitikler gibi ilaçlar hafifletebilir. Ancak ilaç tedavisi kişinin kendi ya da çevresinin önerisi ile değil yalnızca bir psikiyatristin önerisi ile kullanılmalıdır.
Yaşam tarzı değişiklikleri: Kişinin düzenli egzersiz yapması, gerektiği kadar uyuyabilmesi, sağlıklı besinler tüketmesi, bu durum ile baş etmeyi öğrenmek için bir uzmana başvurması kaygı bozukluğunun azalmasına katkı sağlayabilir.
Destek grupları: Kaygı bozukluğu yaşayan bireyler destek gruplarına dâhil olarak, kendilerinin deneyimlediği anları, içinde bulundukları durumları diğer bireylerinde yaşamış olduklarını ve bu durumu yaşayan tek kişi olmadıklarını görerek onlarla duygusal bağ kurabilirler. Bu açıdan destek grupları büyük önem taşımaktadır.
Sonuç
Sonuç olarak kaygı bozukluğu, kişinin günlük yaşantısını, yaşam kalitesini ciddi ölçüde etkileyebilecek bir ruhsal sağlık problemidir. Ancak kaygı bozukluğu yaşayan kişinin yaşamış olduğu belirtilere uygun bir şekilde uygulanan doğru tedavi yöntemleri ile bu durum kontrol altına alınabilir. Eğer sizler de kaygı bozukluğu yaşıyorsanız veya çevrenizde bu durumu yaşayan insanlar var ise, profesyonel destek almaları oldukça önemlidir. Unutmayınız ki, kaygının üstesinden gelmek zor olsa da, zaman alsa da doğru tedavi yöntemi ile bu durumu atlatmak mümkündür.
İlişkili İçerikler
Podcasti Dinleyin